(Turkish) Yunanistan Ve Türkiye Arasındaki Anlaşmazlığın Keskinleşmesine İlişkin
Karar
Geride bıraktığımız hafta ve aylardaki Yunan ve Türk savaş gemilerinin karşı karşıya gelmeleri Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervleri üzerinde egemenlik uğruna mücadelesinde savaşmaktan da çekinilmeyeceğini göstermektedir. Bu bölgede karşı devrimci öncülük rolünü giderek artan bir şekilde devralan faşist Türk devleti, diğer Akdeniz kıyısı olan devletlerin yaptığı gibi, kendisinin Akdeniz’de doğal gaz rezervleri ve tüm diğer deniz zenginliklerini arama hakkı olduğunu uzun zamandan beri açıkça talep etmektedir. Her ne kadar burada yeraltı zenginlikleri söz konusu olsa da, bu anlaşmazlık aynı zamanda kendilerinin (siyasi, ekonomik, jeo-stratejik) güç-ve nüfuz alanlarını genişletmek genel çabalarının ifadesidir de.
Bu bölgede petrol-ve doğal gaz kaynakları keşfedildikten beri komşu devletlerin hepsi bu bölgede kendilerinin deniz hukuku alanını diğerinin mümkün olduğunca aleyhine genişletmeye çaba göstermektedirler. Diğerine karşı geçici ittifaklar planlanmaktadır. Bu bölgede aslında hiçbir deniz sınırı olmayan emperyalist ülkeler bu işe güçlü bir şekilde karışmaktadırlar. Onlar komşu devletler arasındaki, güncel olarak Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlıkları kızıştırmaktadırlar. Pratikte savaş kışkırtıcı bir siyaset izlerken, kendilerini sahtekârca bir şekilde barış pazarlamacısı olarak lanse etmektedirler! Her ne kadar bu durum kısmen yatışsa da bu anlaşmazlık çözülmedi, bilakis için için kabarmaya devam ediyor ve her an yeniden kızışabilir!
Bu anlaşmazlık, gerçek bir savaş tehlikesini içinde barındırmaktadır, ki buna karşı emekçi kitleler direniş göstermek zorundadır. Özellikle AB ve NATO’nun işin içine karışmasıyla savaşçı bir kapışmanın – ve şimdiye kadarki kızışmanın – dünya çapında bir boyutu olurdu ve bu, dünya barışı için ciddi bir tehdit oluşturur.
Lenin şunu talep ediyor: “Proletarya savaşa karşı mücadele ediyor ve savaşların bertaraf edilişi; sadece aynı zamanda toplumun sınıflara bölünüşünün bütünüyle bertaraf edilişi ile birlikte mümkün olduğunu bir an bile unutmaksızın her daim şaşmadan ona karşı mücadele edecektir…” (Lenin, Eserler, cilt 8, s.260, Alm.)
6 Ağustos ve 1 Eylül (Anti-Savaş Günü) tarihli ICOR-kararı şu çağrıyı yapıyor: “Emperyalizme karşı mücadele edin ve askeri provokasyonları ve savaş tatbikatlarını dünyanın her yerinde sonlandırın!”
Bu durumda, biz devrimcilerin ve proleter enternasyonalistlerin kendimizi kendi ülke sınırlarımızı aşarak ortak pozisyonlarda birleşmesi, her türlü emperyalist saldırıya karşı ve hep birlikte, Türkiye’de ve Yunanistan’da- savaş kışkırtıcıları ve arkalarındaki güçlere karşı cephe oluşturması, özel öneme sahiptir. Proleter enternasyonalizmi şu demektir: Hem Türkiye’de hem de Yunanistan’daki söz konusu hükümet ve egemenlerin gaspçı siyasetine hiçbir destek vermemek; emperyalist çıkarlar uğruna sürdürülen hiçbir “haklı” savaş yoktur. Biz biliyoruz ki, haksız bir savaşta baş düşman kendi ülkendedir!
Türkiye’de ve Yunanistan’daki işçiler ve kitleler barış, özgürlük ve sosyalizm için el ele veriyorlar!
Document Actions