Skip to content. | Skip to navigation

Personal tools

Navigation

You are here: Home / 2016 / Rusya’da Büyük Ekim Devrimi’nin 100. Yılında: İNSANLIĞA YENİ EKİMLER GEREK!

Rusya’da Büyük Ekim Devrimi’nin 100. Yılında: İNSANLIĞA YENİ EKİMLER GEREK!

BP (NK-T) Bolşevik Parti (Kuzey Kürdistan-Türkiye) (Bolshevik Party (North Kurdistan-Turkey)), 2016/01/15

 

YA YENİ EKİMLER VE SOSYALİZM YA DA

EMPERYALİST BARBARLIK İÇİNDE ÇÖKÜŞ!

7 Kasım* 1917’de savaş gemisi Aurora’nın burjuva hükümetinin merkezi konumunda olan çarlığın Kışlık Sarayı’na yönelen top atışları dünya tarihinde yeni bir çağın başladığını ilan ediyordu: Emperyalizme karşı proletarya önderliğinde devrimler çağı!

Bu top sesleri ile birlikte başlayan işçilerin-köylülerin burjuva iktidarının siyasi merkezine yönelen saldırısı, içinden çürümüş olan feodal emperyalist Rus imparatorluğunun temellerine yönelik bir saldırı idi. Dünya tarihinde ilk kez Bolşevik/komünist önderlik altında gerçekleştirilen bir silahlı ayaklanma ile burjuvazinin merkezi devlet iktidarı yerle bir edildi. Rusya’da emekçilerin iktidarı, proletarya diktatörlüğü kuruldu. Ekim Devrimi ertesinde bir çok emperyalist devletin doğrudan desteklediği karşı devrimci güçlere karşı yürütülen zorlu bir iç savaş sürecinde, eski toplumun yıkıntıları üzerinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yaratıldı. Dünyanın altıda biri emperyalist sömürü sisteminden koparıldı, dünyanın altıda biri sermayenin egemenliğinden kurtarıldı; dünyanın altıda biri kızıllaştı! 7 Kasım 1917’den itibaren Kremlin üzerinde parlayan Kızıl Yıldız, dünyada bütün haksızlığa uğrayanlara, yerkürenin bütün ezilen ve sömürülenlerine kurtuluşun yolunu, proleter dünya devriminin yolunu aydınlattı.

Bu Kızıl Yıldız’ın onlarca yıl sonra revizyonistlerin iktidarı bütünü ele geçirmesiyle yol gösteren parlaklığını yitirdi, paslandı. Proletarya diktatörlüğünün yerini yeni bürokrat-teknokrat devlet burjuvazisinin diktatörlüğü aldı. Fakat bu şu olguyu ortadan kaldırmaz:

7 Kasım 1917 bütün insanlık tarihi açısından onurlu, insanlığın geleceğine ışık tutan, yol gösteren, çığır açan bir tarihtir.

Bütün ülkelerin burjuvazileri Rusya proletaryasının büyük ve yol gösteren büyük zaferinin anısının unutulması veya karalanması için elinden gelen her şeyi yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir.

Bütün ülkelerin sınıf bilinçli işçileri, egemen olan durumlardan rahatsızlık duyan bütün emekçi insanlar, Büyük Ekim Devrimi’nin 100. yıldönümünde Rusya proletaryasının tarihi önemdeki eylemini emperyalist barbarlığa karşı bugünkü mücadelelerini yoğunlaştırarak anacaktır. Onlar Büyük Ekim Devrimi’nin yol gösteren öğretilerine sahip çıkarak, bu öğretilerle silahlanarak, Ekim Devrimi’nin revizyonist karşı devrim tarafından kesintiye uğratılan eserini tamamlamak için yola devam edecektir.

Ekim Devrimi: Egemen Durumlara Karşı İsyan Çağrısı:

Ekim Devrimi öncesinde Rusya’da egemen durumlar nasıldı? Emperyalist dünya insanlık tarihinin o güne kadar yaşadığı en kanlı savaşlardan biri, Birinci Dünya Savaşı içindeydi. Halklara bu savaş,“ Anavatan”lar, “Onur” “Bağımsızlık” “Demokrasi” “Özgürlük” ve evet “Tanrı” “Allah” adına yürütüldüğü söyleniyordu. Fakat gerçekte bu savaş dünyanın emperyalist büyük güçler arasında yeniden paylaşılması dalaşında halkların birbirine kırdırılmasından başka bir şey değildi. Her yanda yoksulluk, açlık, ölüm, zoraki göç ve halkalara karşı soykırımlar gündemde idi.

Zorlu savaş yılları içinde, burjuvazinin savaş başında propaganda yalanları ile oluşturmayı başardığı ve onun sayesinde emekçileri kendi kuyruklarına takabildiği milliyetçi-yurtsever savaş yanlısı hava dağılmıştı. Sırtlarına asker üniformaları geçirilmiş işçi ve köylüler her geçen gün daha açıklıkla şu çıplak gerçeği görmeye başlamıştı: Onlar burjuvazilerin savaşında “kendi” burjuvazilerinin çıkarları için kullanılan araçtılar. Her geçen gün giderek daha fazla Rusyalı Bolşeviklerin en başından itibaren savundukları şu gerçek işçilerin, emekçilerin bilinçlerinde belirleyici hale geldi: Bu savaş halklara karşı emperyalist bir savaştır. Her emperyalist ülkede baş düşman ülkenin içindedir. O kendi burjuvazimizdir. Barış isteyen herkes, öncelikle kendi burjuvazisine karşı mücadele etmelidir, silahları kendi burjuvazisine karşı yöneltmelidir ve burjuvazinin iktidarını proletaryanın silahlı devrimi ile paramparça etmelidir. Gerçek ve kalıcı barış için tek yol devrimdir. Bunun dışındaki her şey reformist safsatadır.

Ekim devrimi, çarlığı deviren 1917 Şubat devrimi ertesinde merkezi iktidarı ele geçiren ve savaşı –bu kez devrimi koruma adına- sürdürmekte ısrar eden burjuvazinin sekiz ay süren Kerenski hükümeti iktidarını yıktı. Sovyet iktidarının ilk kararnamelerinden biri Barış Kararnamesi idi. Bu kararnamede Rusya’nın artık savaş tarafı olmadığı, Rusya’nın savaştan çıktığı açıklanıyordu. Cephede savaşan bütün milliyetlerden işçiler ve emekçiler derhal ateşkese ve siperlerde kardeşleşmeye çağrılıyordu. Çarlığın ve burjuva iktidarın yaptığı bütün gizli anlaşmalar yayınlanıyor; savaş tarafı olan bütün burjuva devletler derhal ateşkese ve ilhaksız barış için görüşmelere başlamaya çağrılıyordu. Rusya’daki Ekim Devrimi’yle bütün ülkelerin askerlerine şu gerçek pratik olarak gösteriliyordu: Barış, kendi burjuvazimizi devrim yoluyla yıktığımızda, mümkündür. Ekim Devrimi barışa, egemen durumları silahlı devrimle yıkmaya çağrı idi.

Bugün 2017 yılında bütün ülkelerin işçileri ve emekçilerinin karşılaştığı egemen durumlar nasıl? Her yerde özgürlük adına, demokrasi adına, batılı hayat tarzını savunma adına, bağımsızlık adına, terörizme karşı mücadele adına, Allah adına vs. savaşlar yürütülüyor. Bugünkü savaşlarda kullanılan silahların yıkma, yok etme gücü bundan yüzyıl önceki savaşlarda kullanılanların yüzlerce misli. Milyonlarca insan savaşlar nedeniyle göç yollarında. Emekçilerin emeği ile üretilen maddi zenginlik bundan yüzyıl önceki ile karşılaştırılamayacak kadar büyük. Fakat milyarlarca insan hâlâ açlık ve yoksulluk içinde yaşıyor ve bunun “kader” olduğuna inandırılıyor. Buna karşı dünya nüfusunun %1’ni bile oluşturmayan küçücük bir bölümü, dünyadaki bütün zenginliğin yarısından fazlasına sahip. Bunların üstüne bir de sömürüde sınır tanımayan kapitalist üretim tarzının bir sonucu olarak doğal çevreye verilen zararların, bütün yaşam temellerini yok etme noktasına doğru ilerlemesi ekleniyor. Yani bugün de bütün ezilen ve sömürülenler açısından Büyük Ekim Devrimi’nin eskimeyen şu çağrısını duymak ve gereğini yapmak için yeter sebep var: Egemen durumlara karşı ayaklanın! Onları gerçekten değiştirmek mümkündür: Yalnızca proletaryanın önderliğinde devrimler yoluyla!

Ekim Devrimi: Bütün Haklar İşçiler Ve Emekçilere

Sovyet düzeni işçiler ve köylüler için demokratizmin en yükseğidir ve aynı zamanda burjuva demokratizmiyle kopuş ve yeni evrensel önemde yeni bir demokrasi tipinin, yani proleter demokratizmin ya da proletarya diktatörlüğünün doğuşu demektir.

Bırakın can çekişen burjuvazinin ve onun kuyruğunda giden küçük-burjuva demokrasisinin köpekleri ve domuzları bizim Sovyet düzenimizi inşadaki başarısızlıklarımız ve hatalarımız yüzünden üstümüze küfün, beddua ve alay yağdırsınlar. Gerçekten birçok başarısızlıklarımız olduğunu ve hatalar yaptığımızı ve hâlâ yapmakta olduğumuzu bir an bile unutuyor değiliz. Sanki böylesine yeni, daha önce hiç görülmemiş bir tip devlet düzeninin yaratılması gibi tüm dünya tarihi için yeni bir eser, hiç başarısızlığa uğramadan ve hata yapmadan ortaya konabilirmiş gibi. Başarısızlıklarımızı ve hatalarımızı, Sovyet ilkelerini hayata uygulamada henüz mükemmel olmaktan son derece uzak halimizi düzeltmek için hiç şaşmadan mücadele edeceğiz. Fakat Sovyet devletinin kuruluşuna başlamak ve böylelikle dünya tarihinde yeni bir çağ, bütün kapitalist ülkelerde ezilen ve her yerde yeni bir hayata, burjuvaziyi yenmeye, proletarya diktatörlüğünü, insanlığın sermayenin, emperyalist savaşların boyunduruğundan kurtuluşuna doğru ilerlediği yeni sınıfın hakimiyeti çağını açmak şansı bizim olduğu için de haklı bir gurur duyabiliriz ve duyuyoruz.(Lenin, Ekim devriminin 4. Yıldönümü, Eserler Alm. Cilt 33, sayfa 31-39; Türkçesi H.Yeşil, Ekim Devrimi Üzerine, Dönüşüm yayınları, sayfa 100-101)

Sovyet iktidarının ilk kararnamelerinde büyük burjuvazi ve büyük toprak ağaları mülksüzleştirilir. Onların mülklerine tazminatsız olarak devlet adına el konur. Proletarya diktatörlüğü topluma ait olanı topluma geri verir. Toplumsal üretimi doğrudan kendi eline alır. Kapitalist toplumun eski sömürücülerine karşı diktatörlük uygulanır. Onların iktidarlarını geri almak için tüm girişimleri acımasız bir şiddetle ezilir. Proletarya diktatörlüğü fakat aynı zamanda emekçiler için en geniş demokrasiyi güvence altına alır. Emekçi yığınlar, doğrudan demokrasinin örgütsel araçları İşçi-Köylü ve Asker Sovyetlerinde örgütlenerek ülkenin sosyalist inşası görevini, en zor iç savaş ve emperyalist müdahale şartlarında, bizzat kendi ellerine alırlar. Emekçilerin tüm yaşam alanlarında demokratik kolektif örgütlenmesi, kadın erkek eşitliği ve erkek egemenliğine (pederşahiliğe) karşı mücadele, çalışmanın hak haline gelmesi, altı saatlik işgünü, iş güvenliği, herkes için yeterli tatil hakkı, emekçilere dinlenme ve tatil imkanı, hukukun halkın hukuku haline getirilmesi, kültürün herkese açılması, çocuk hakları, çocuk eğitiminin toplumsallaştırılması ev işinin toplumsallaştırılması herkese yaygın tıbbi hizmet sunumu, bütün siyasi/toplumsal sorunların çözümünde en geniş toplumsal tartışma… Daha 1930’lu yıllarda Sovyetler Birliği emekçilerin günlük hayatındaki kazanımlar açısından en gelişmiş kapitalist ülkeleri çoktan geçmişti. Sovyetler Birliği’ndeki politikanın temelinde çünkü kapitalist ülkelerdeki kâr ilkesinin tersine, emekçi yığınların sürekli yükselen maddi ve manevi ihtiyaçlarının azami ölçüde karşılanması ilkesi yatıyordu. Kuşkusuz Sovyet iktidarının Çarlık Rusya’sından devraldığı geriliği bir anda ve bir vuruşta aşması mümkün değildi. Örneğin 1930’lu yıllara gelindiğinde örneğin konut sorunu henüz tam olarak çözülememişti. Fakat büyük atılımlı gelişme temposu, gerçekleştirilen muazzam inşa kazanımları, emekçilerin yaşam standardında kısa sürede gelinen nokta vb. sosyalizmin üstünlüğünü herkese her gün yeniden kanıtlıyordu.

Burjuva propagandası Sovyetler Birliği’ndeki sosyalizmi lanetleme çalışmalarında tam da bu gerçeklerin üzerini bir kalemde çiziyor, bunları tartışmıyor, yok sayıyor. Bu bağlamda çünkü söyleyecek sözleri yoktur. Biz komünistlerin önünde tam da bu burjuvazi tarafından unutturulmaya çalışılan gerçekleri, Sovyetler Birliği’nde yeni bir toplum yaratma mücadelesinde kazanılan muazzam başarıları somut bilgiler temelinde, somut olarak ortaya koymak görevi duruyor. Bugünün dünyasında işçiler, emekçiler gerçekte var olandan, hayatlarından memnun değiller. Fakat var olanın alternatifleri konusundaki tartışmada yoğun medya bombardımanı ile burjuva propagandası bilinçleri ve yürekleri karartıyor. Bugün Rusya’daki devrimin derslerinin alternatifler tartışmasında bilinçlere çıkarılması, yeni bir dünya için mücadelede Rus devriminin olumlu, olumsuz derslerinden öğrenilmesi olağanüstü önemdedir.

Ekim Devrimi: Bütün Milliyetlere Tam Hak Eşitliği

Ekim Devrimi çarlık döneminde tam bir “halklar hapishanesi” olan Rusya’da ezilen ulus ve milliyetlerin kurtuluşu yönünde muazzam adımlar attı. Burjuva milliyetçiliği ve şovenizmin yerine pratikte proleter enternasyonalizmi egemen kılındı. 1917 Ekim Devrimi ulusal sorunda da çağ değiştiren bir adım oldu. Daha devrimin birinci günü, devrim hükümetinin ilk kararnamelerinden biri ulusların ayrı devlet kurmaya kadar varan kendi kaderini tayin hakkını ve tüm milliyetlere tam hak eşitliğini ilan etti. Sovyetler Birliği eşit haklara sahip ulus ve milliyetlerin eşit haklara sahip cumhuriyetler ve özerk bölgelerde gönüllü birliktelikleri temelinde kurulan ilk çok uluslu birlik devleti oldu. Finlandiya yapılan bir halk oylamasında ayrı devlet olarak yaşamaya karar verdiğinde, Bolşevik devlet bu karara itirazsız saygı gösterdi. Günlük hayatta her milliyet kendi dilini, kültürünü serbestçe yaşıyor ve geliştiriyordu. Irkçılık, şovenizm ve antisemitizme karşı aktif mücadele yürütülüyordu. Ekim Devrimi emperyalizmin ırkçı şoven barbarlığının biricik alternatifinin sosyalizm olduğunu pratikte gösterdi. O ulusal sorunun gerçek çözümünün ancak proleter devrimle mümkün olacağını gösterdi.

Ekim devrimi şu gerçeği açıkça kanıtlamıştır: “... sermaye egemen olduğu sürece, üretim araçlarında özel mülkiyet sürdükçe ve sınıflar var oldukça, ulusların eşitliği güvence altına alınamaz; sermaye iktidarı sürdükçe ve üretim araçlarına sahip olmak için savaşıldıkça, ulusların eşitliği ve ulusların emekçilerinin işbirliği sağlanamaz.” (Stalin, "RKP(B) X. PK’ne Rapor”dan ; Eserler cilt 5, s. 41, İnter Yayınları)

Ekim Devrimi’nin bugün güncel mücadele açısından çok önemli derslerinden biri, ulusal özgürlük mücadelesinin ancak bu mücadelenin önderliği işçi sınıfının elinde olduğunda gerçek kurtuluşa götüreceğidir. Bunun böyle olmadığı şartlarda ulusal mücadelenin kazanımlarının birer birer yitirileceği, yitirildiği emperyalist dünyanın yaşanan bir gerçeğidir. Geçen yüzyılın 1950’li, 1960’lı yıllarında sömürgeciliğin boyunduruğundan kurtulan bir dizi Afrika ülkesindeki gelişmeler bunu net olarak göstermektedir. Bugün dünyanın birçok yerinde yürüyen ulusal mücadeleler açısından bu ders hayati önemdedir.



Ekim Devrimi- Dinci Gericilik Yerine Aydınlanma:

Ezilen yaratığın yakınması” “kalpsiz dünyanın hissiyatı … ruhsuz durumların ruhu…halkın afyonu(Marx, Hegel’in Hukuk felsefesinin eleştirisi, MEW cilt 1, s. 378) olan din, dün olduğu gibi bugün de burjuvazi tarafından işçilere ve halklara karşı ustaca kullanılıyor.

Din adına, mezhep adına halklar birbirine karşı kışkırtılıp, kırdırılabiliyor. Bugün İslam Devleti, Taliban, Al Kaida, Al Şabab vb. gibi fanatik dinci, İslamcı şeriat örgütleri, her türden emperyalistler tarafından “insanlığın baş düşmanı” (Batılı) insanlık değerlerinin, yaşam tarzının ve kültürün düşmanı olarak adlandırılıyor. İster batılı ister doğulu bütün emperyalistler dünyanın yeniden paylaşılması için yürüttükleri savaşları insanlık dışı islamcı teröristlere karşı savaş yürütme adı altında yürütüyorlar. Sözü edilen bu “insanlık düşmanı” şeriatçı örgütler aslında emperyalizmin halkları ezme, kendisine tabi kılma siyasetinin doğrudan ürünleridir. Emperyalist güçler birbirleri ile dünya çapında girdikleri hegemonya mücadelesinde, emperyalist rakiplerine karşı savaşan dinci-ulusal “kurtuluş örgütleri” yaratmakta veya bunları desteklemektedir. Örneğin Al Kaida Rus Sosyal Emperyalizmi’nin Afganistan’ı işgaline karşı mücadelede ,CIA’nın belgeli doğrudan desteğiyle bir dinci ulusal kurtuluş hareketi olarak ortaya çıkan ve güçlenen bir örgüttür. Bugün insanlığın baş düşmanı ilan edilen İslam Devleti (Daiş), batılı emperyalistlerin Irak’ı işgaline karşı mücadele sürecinde ortaya çıkmış bir örgüttür. Bu örgütlerin terörü, emperyalistlerin teröründen yalnızca kullanılan terör araçları ile ayrılmaktadır. Din veya mezhep aidiyeti işgale, köleleştirmeye karşı mücadelede birleştirici bir unsur, kalpsiz dünyaya duyulan nefretin dışa vurumu, ezilen yaratığın bir yakınması olarak işlev görmektedir. Bu gibi dinci örgütler, başta emperyalistlerin desteğiyle ortaya çıksalar bile, bir süre sonra onların doğrudan kontrolünden çıkabilmektedir. Fakat doğrudan kontrolden çıktıkları durumlarda da bugünkü güç dengesinde emperyalist güçler tarafından araçsallaştırılmakta , onların dünyayı yeniden paylaşmak için halklara karşı yürüttükleri barbarca savaşlarında gerekçe olarak kullanılmaktadırlar. Bugün Suriye’de, Irak’ta, Mali’de, Kenya’da olduğu gibi. Yani emperyalistlerin dinci fanatizme karşı savaşları bir sahtekârlıktır.

Dinsel gericiliğe karşı mücadelenin nasıl yürütüleceğini Ekim bize pratikte göstermiştir. Ekim Devrrimi’nden sonra proleter devlet dini bütünüyle “kişilere ait özel mesele” ilan etmiş, dinin gerçek işlevini ortaya koyan aydınlatma kampanyaları yürütmüş, dini kurumlara karşı aktif mücadele yürütmüş, dini kurumların iktidarını yıkmış, buna paralel olarak da çeşitli din ve mezheplerin birbirlerine baskı yapmasını engellemiştir. Böylelikle o, din ve mezhep ayrılıklarının halkların barış içinde bir arada yaşamasının engeli haline getirilmesinin önünü almıştır.

Ekim Devrimi, ulusal sorunun gerçek çözümünün proletarya önderliğindeki devrimle gerçekleşeceğini gösterdiği gibi, din konusunda da hiçbir burjuva devletin başaramadığını gerçekleştirmiş, din ve devlet işlerini birbirinden gerçekten ayırmış, dini gerçekten kişinin özel işi haline getirmiştir.

Dini ya da kadınların haktan yoksunluğunu, ya da Rus olmayan milliyetlerin baskı altında tutulmasını ve hak eşitsizliğini alalım. Tüm bunlar burjuva demokratik devrimin sorunlarıdır. Küçük burjuva demokrasisinin filistenleri sekiz ay boyunca bunun üzerine gevezelik ettiler; dünyanın en ileri ülkeleri arasında bu sorunların burjuva demokratik yönde tamamıyla çözüldüğü tek ülke yoktur. Bizde bunlar Ekim Devrimi’nin yasamasıyla tamamıyla çözülmüştür. Dine karşı gerçekten mücadele ettik ve ediyoruz.” (Lenin, "Ekim Devriminin 4. Yıldönümü", Eserler Alm. cilt. 33, s. 33, Türkçesi, H Yeşil, Ekim Devrimi Üzerine, Dönüşüm Yayınları, s. 99)



Ekim Devrimi: Bolşevik Partinin Belirleyici Rolü

Emperyalist barbarlığı tarihe gömmek, proleter devrimi gerçekleştirmek ve sosyalizmi inşa etmek için günün en önemli görevi işçi ve emekçileri kendi önderliğinde birleştiren gerçek ML Partilerin, Bolşevik Partilerin yaratılmasıdır.

Ancak son taarruzda halkı yönetebilecek kadar cesur ve hedefe giden yolda en ufak bir engele takılmayacak kadar temkinli olan Bolşevik Partisi gibi bir parti, barış için genel demokratik hareket, malikane topraklarının ele geçirilmesi için yapılan köylü demokratik hareketi, ezilen ulusların milli bağımsızlık ve milli eşitlik hareketi ve burjuvaziyi devirerek proletarya diktatörlüğünü kurmaya yönelen sosyalist proletarya hareketi gibi birbirinden ayrı devrimci hareketleri tek bir ortak devrimci akımda bu denli ustaca kaynaştırabilirdi.” (SBKP(B) Tarihi – Kısa Ders, Stalin, Eserler Cilt 15, İnter Yayınları, s. 262)

Böylesi bir parti şüphesiz 1917 Ekim’inde birdenbire ortaya çıkmadı. O, uluslararası alanda İkinci Enternasyonal oportünizminin reformist-legalist geleneğine karşı amansız ideolojik mücadele içinde işçi sınıfının öncü müfrezesi olarak yaratıldı. O, devrim öncesi Rusya’sındaki işçi sınıfı mücadelesi içinde, bu mücadele temeli üzerinde gelişti. O, en başından itibaren işçi sınıfı hareketini sosyalizmle birleştirmeyi önüne temel görev olarak koyan Marksistlerin bilinçli siyasi faaliyetinin ürünü idi. O, en başından itibaren örgütsel olarak işçi sınıfı nerede ise, orada inşa edildi: Üretim içinde, fabrikalarda! Onun örgütsel yapısında temel fabrika/işletme hücreleri idi. Böylece bu parti gerçekte işçi sınıfının biricik gerçek sınıf partisi idi. Bolşevik Parti, işçi sınıfının ve emekçilerin düşmanlarına karşı devrimci mücadele içinde milyonlarca kitleyi Marksizm biliminin devrimci teorisiyle donatarak devrimci mevzilere çekti. O, berrak bir siyasi çizgiye sahipti ve proletarya diktatörlüğü döneminde sosyalizmin inşa çalışmasının her bir anında kitlelerin nabzını elinde tutmayı ve onlarla sıkıca birleşmeyi, onları doğru bir şekilde yönlendirmeyi bildi.

Bugün Ekim Devrimi’nin 100. yıldönümünde PROLETER DÜNYA DEVRİMİnin zaferi için her şeyden önce böylesi işçi sınıfı hareketi ile kopmaz bağlar içinde olan Bolşevik Partilerin eksikliği kendisini dayatıyor. Proletaryanın kurtuluş davası her şeyden önce, bu gibi partilerin olmadığı veya çok zayıf olduğu her yerde Lenin-Stalin döneminin Bolşevik Partisi gibi yeni tipte partilerin inşa edilmesi görevini bütün dünyada Marksist-Leninistlerin önüne acil görev olarak koyuyor. Emperyalist ideoloji bombardımanıyla bugün sosyalizm ve komünizmin “tükenmiş” olduğuna, “öldüğüne” inandırılan işçi ve emekçi kitleleri yeniden komünizme kazanabilmek için yeni Ekimler yolunda ilerleyebilecek komünist partiler gerekiyor. Marsist-Leninist hareketin güncel zayıflığı sonucu bugün “bir başka dünya” isteyen, bunun mümkün olduğuna inanan birçok genç insanın bir bölümü umutlarını burjuva ulusal hareketlere bağlıyor. Bir bölümü açıkça dini kendine referans gösteren bu hareketlerin bir bölümü hatta “21. yüzyılın sosyalizmi” olarak görülüp, gösteriliyor. Bir başka bölüm kapitalizmin yıkılacağına dair bütün umutlarını yitirmiş durumda “kendi” “demokrat” emperyalistlerinin kuyruğuna takılmış, onların demokrasi, insan hakları, batı uygarlığı taşıyıcısı olduğunu savunuyor.

Diğer yandan fakat emperyalist sermayenin enternasyonalleşmesi şimdiye kadar görülmemiş boyutlara ulaşmış durumda, emperyalist kapitalizmin girmediği küçücük bir dünya köşesi bile kalmadı, finans kapitalin asalak niteliği yine görülmemiş boyutlara ulaştı, üretimin enternasyonal niteliği her zamankinden daha açık ve burjuvazi bütün dünyada işçi sınıfı ve emekçilerin haklarına karşı topyekun saldırı içinde. İşçi sınıfı ve emekçi kitlelerin ulusal ve devlet sınırları ötesinde tüm sınıf kardeşleri ile ortak bir proleter devrim cephesinde birleşmesinin objektif şartları her zamankinden daha olgun.Sosyalizm ve komünizmin maddi temelleri açısından da gelinen yerde şartlar her zamankinden daha olgundur. Bugün objektif olarak dünya çapında “herkesin yeteneği ölçüsünde katkıda bulunduğu” ve herkesin “ihtiyacına göre aldığı” zenginlik kaynaklarının gürül gürül aktığı bir dünya ekonomisi kurmak mümkündür. Yapılacak tek şey vardır: Mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi! Bütün temel üretim araçlarının toplumsallaştırılması, sömürünün insanlığın hayatından dışlanması. Topluma ait olanın topluma geri verilmesi! Kısacası yapılması gereken tek şey vardır: Sömürülen ve ezilenler Ekim’in açtığı yolda yürüyüşe kalınan yerden devam etmelidir.

Objektif şartlar devrime çok uygun olduğu halde işçi ve emekçi yığınların büyük çoğunluğu bugün kendi çıkarlarına ters hareket etmektedir.

Bu nedenle komünistlerin görevi sübjektif öğeyi objektif imkanların seviyesine çıkarmaktır. Bütün ülkelerde yılmadan, usanmadan komünist ajitasyon – propagandayla işçi sınıfı ve emekçi yığınları kendi kızıl bayrağı altında birleştiren komünist parti ve örgütlerin inşası için ve uluslararası alanda Marksist-Leninist güçlerin, ortak çabalarla yaratılacak Marksist-Leninist platform temelinde yeniden birleşmesi için çalışmak! Marksist-Leninistlerin önünde duran günün temel görevi budur.

Bunun yanında tabii devrimci ve ML örgütlerin pratik eyleminin birliği sağlanmak zorundadır. ICOR ML ve devrimci örgütlerin pratikte birlikte çalışmalarının bir aracıdır.

Emperyalist barbarlık yeni Ekim’lerle tarihin çöplüğüne gömülecektir!

Ekim’den Öğrenelim!

Bugün de Alternatif :Ya Sosyalizm, Ya Barbarlık İçinde Çöküş!

Ekim Devrimi’nin zaferinden bu yana çok büyük değişiklikler oldu.

Emperyalizm Kızıl Ekim Devrim’inde aldığı yenilgiye, İkinci Dünya Savaşı sonrasında halkların kazandığı zaferlere rağmen çökmedi. Devrimlerle yitirdiği alanları özellikle revizyonistlerin, bir zamanlar sosyalist olan Sovyetler Birliği’nde ve Çin’in de içinde bulunduğu halk demokrasisi devletlerinde, burjuvalaşmış teknokrat ve bürokratların sayesinde yeniden kazanmayı başardı. Bugün dünyada sosyalist olan ya da proletaryanın önderliğinde halk demokrasisinin hüküm sürdüğü bir devlet yok. Emperyalizm Birinci Dünya Savaşı’ndan önce olduğu gibi bütün dünyada egemen. Emperyalizm düşünülenden daha dirençli olduğunu gösterdi.

Ekim Devrimi’nden bu yana geçen yüzyıl emperyalizmin reformlar yoluyla dönüştürülmesinin, aşılmasının reformist bir hayal olduğunu da açıkça gösterdi. Aynı zamanda burjuvazinin iktidarını tehlikede gördüğü zaman faşizme başvuracağını da gösterdi.

Bu yüzyıllık dönemde sermayenin hacmi ve enternasyonalleşmesi büyük boyutlara ulaştı. Aynı şekilde tekelleşme de olağanüstü gelişti.

Fakat emperyalizmin özü değişmedi.

Ulusal devlet hâlâ kapitalist toplumların örgütlenmesinin esas biçimi.

Hâlâ sanayinin, tarımın, hizmet sektörünün hiçbir alanında her şeyi belirleyen tek bir dünya tekeli yok.

Hala her alanda birden fazla tekel emperyalist dünya pazarını tek başına ele geçirmek için diğerleri ile rekabet halinde.

Hâlâ tek tek emperyalist devletler, değişik koalisyonlar içinde, diğerlerine karşı “kendi burjuvazisi”nin çıkarları için mücadele yürütüyor.

Hâlâ emperyalist büyük güçler dünya hegemonyası için dalaşıyor.

Hâlâ emperyalizm çağında yaşıyoruz ve emperyalizmin biricik alternatifi proleter dünya devrimi, sosyalizm.

Emperyalizm ırkçılıktır, şovenizmdir, faşizmdir, gericiliktir, erkek egemenliğidir, en azgın sömürüdür, doğanın talanıdır. Emperyalizm emekçi gençlik için geleceğin karatılmasıdır. Kısacası emperyalizm barbarlıktır. Öyle bir barbarlık ki, azami kâr hırsıyla bugün emperyalizm dünyayı, öncelikle en yoksullar için tam bir felaket anlamına gelen bir iklim değişikliği sınırına getirmiştir. Emperyalizm, eğer proletarya önderliğinde devrimlerle bu gidişe dur denemezse, bütün dünyayı barbarlık içinde çöküşe sürüklemektedir.

Emperyalist sistemi bütün olarak karşısına alan, bu sistemi en zayıf halkasında parçalayan Ekim Devrimi, emperyalist barbarlığın biricik alternatifinin proletarya önderliğinde devrimler olduğunu göstermiştir. Proletarya önderliğinde devrimler ve sosyalizmin inşası, bizim Ekim’den öğrendiğimiz çözümümüz budur! Ekim Devrimi’nin 100. yıldönümünde bu gerçek öne çıkarılmak ve bunun mücadelesi verilmek zorundadır. Biz bu düşünceyi 100. yıl kampanyamızın merkezine koyduk.

Evet, hepimiz mücadele etmeliyiz… Daha kararlı, daha bilinçli, daha örgütlü, daha güçlü!



HAYDİ BOLŞEVİK TİPTE KOMÜNİST PARTİLER ÖRGÜTLEMEYE!

YENİ EKİMLER İCİN İLERİ!

PROLETER DÜNYA DEVRİMİ İÇİN İLERİ!

YA EKİMLER VE SOSYALİZM YA DA EMPERYALİST BARBARLIK İÇİNDE ÇÖKÜŞ!

DÜNYA KIZIL OLACAK !

Document Actions