Karşı taarruz zamanı!..
Güne KESK’e yönelik gözaltı furyasıyla uyandık. “KCK torbası”na doldurulanlar bu kez KESK’li sendikacılar oldu. Şu ana kadar aralarında Genel Başkan Lami Özgen’nin de bulunduğu altmışbeş kişi gözaltına alındı. Listede yetmişbir isim olduğu söyleniyor.
Gözaltına alınan KESK’lilerin ortak kesenlerinden bir diğeri Kürt olmaları.
Örgütlü toplumsal muhalefet dinamiklerini ezmeye dönük faşist devlet terörü, öncelikle ve özellikle Kürt sorunuyla ilişkilenen güçlere vurmayı hedef alıyor. Bunun gerisinde ise, Kürt halk direnişinin bugünün Türkiyesinde en etkili ve militan demokrasi gücünü oluşturması yatıyor. Bu dinamiğin işçi sınıfı ve emek hareketi başta olmak üzere Türkiye’deki diğer toplumsal muhalefet güçleri ve dinamikleriyle buluşmasından ölümüne korkuluyor.
Bu, sermayenin vahşi sömürüne sınırsız alan açan stratejik politikaların, en küçük bir muhalefet engeline takılmadan yürütülmesinin önünü düzlemeye dönük bir saldırganlıktır. Yaratılmak istenen, itiraz etmeyen, her şeye boyun eğen, rıza gösteren bir toplumsal yapıdır. Bugün KESK’in hedefe çakılmasında 23 Mayıs grevinin, ‘4+4+4’ gerici yasasına gösterilen direncin payının olmadığını kim söyleyebilir?
Kapitalistlerin sefahatının büyümesi, işçi ve emekçilerin sefaletinin derinleşmesi pahasına mümkün olan bir süreç. Bu sürecin işleyebilmesiyse, ortalığın sütliman olmasına bağlı. Buna bağlı çünkü emperyalist-kapitalist dünya sisteminin yaşadığı bunalım ve onun yarattığı sonuçlar derinleşiyor. Türkiye giderek daha fazla Yunanistan olma tehdidiyle karşı karşıya. Sarsıntının yaratacağı toplumsal bir kaynamanın önünü kesmeye, sınırlarını alabildiğince daraltmaya oynuyorlar.
Bu yüzden bu operasyonlar aynı zamanda toplumu yeni bir kalıba dökme saldırganlığıdır. Buna direnç gösteren, haklarını savunan, onu genişletme talebinde bulunan herkes saldırının sivri ucuna yerleştiriliyor. Yüzlerce öğrencinin, binlerce Kürt siyasetçinin, onlarca gazetecinin, sendikacının hapse doldurulması boşuna değil. Toplumu sindirmeye dönük açık bir devlet terörüdür yürütülen.
Diğer yandan Suriye’nin kıskaca alınıp, savaş senaryolarının gerçek kılınmasında aktif rol üstlenen Türkiye, bir bölgesel güç düzlemine sıçrayıp dengeleri etkileyen aktörlerden biri haline gelme histerisinin de basıncı altında. Bu hesapla, Ortadoğu’da ABD emperyalizmi ve İsrail’in stratejik çıkarlarıyla da uyumlu bir “Sünni hilali”nin liderliğine soyunmuş durumda. Gel gör ki, şimdilerde o, kraldan fazla kralcı efelenmelerine, menzili 2,5 km olan bir uçaksavarla aldığı yanıtın sersemliğini ve sıkışmışlığını yaşıyor şu an. Bu yönüyle de kamuoyunun dikkatlerini başka yönlere çekme ihtiyacı içinde.
İşbirlikçi Türk burjuvazisi, saldırganlık çıtasını içerde de dışarıda da her gün biraz daha yükseltiyor. Bunlar aslında birbirini doğurup besleyen dinamikler.
Bu gözüdönmüş saldırganlık ve pervasız gidiş karşısında savunma refleksinin dışına çıkmak şart!
Bu temelde her biçim ve araçla cepheden, birleşik kitlesel bir karşı taarruzu örgütlemek elzemdir.
Sokağa, eyleme, hesap sormaya!..
Document Actions