ILPS ve ICOR dünya çapında bir çağrı yapıyor: Dünyadaki bütün nükleer santraller kapatılsın!
Şiddetli bir deprem ve tsunami dalgası 11 Mart 2011 günü Japonya Fukuşima’da Hiroşima ve Nagasaki'den bu yana tarihinin en ağır nükleer felaketine neden oldu. Felaketin yarattığı erime bugün itibariyle hala kontrol altına alınamamıştır. Bu durum yoğun nüfus barındıran Japon adalarının geniş bir bölümünün insansızlaşmasına, havada ve denizde yayılan radyoaktivite nedeniyle besin zincirinin dünya ölçeğinde kirlenmesine ve hatta önümüzdeki onyıllar boyunca ağır hastalıklara neden olabilecektir.
Fukuşima felaketi dünya çapında nükleer protestolar ve nükleer güç karşıtlığına neden olmuş ve bu karşıtlık uluslararası finans kapitallerinin enerji politikalarının tümünde bir krize yol açmıştır.
Bu durum karşısında ICOR (Devrimci Parti ve Örgütlerin Uluslararası Koordinasyonu) ve ILPS (Halkların Mücadelesinin Uluslararası Birliği) bileşenleri ile birlikte sloganı “Bütün nükleer santrallar kapatılsın!” sloganı altında uluslararası kampanyanın 1 Eylül’de başlatılarak bir yıl sürdürülmesi çağrısı yaptı.
Elektrik enerjisi üretimini tekellerine almış olan emperyalist hükümetler, fosil yakıtların kullanılması sonucunda ortaya çıkan iklim değişikliği felaketini önlemek için alternatif “temiz enerji” iddiasıyla, nükleer enerjinin hem yurtiçinde hem yurtdışında kullanılmasını teşvik etmektedirler. Örneğin Japon Hükümeti iki nükleer santral kurmak için Vietnam'la sözleşme yapmış ve benzer santralları diğer ülkelere de ihraç etmek için uğraşmaktadır. Biz buna karşıyız. Emperyalist hükümetlerin nükleer gücün iklim felaketini önleyecek bir alternatif olduğu yönündeki yapmış oldukları eski değerlendirmeleri demagojik bulmaktayız.
1979’da ABD Harrisburg, 1986’da Ukrayna Çernobil -başka yerlerdeki çok sayıda potansiyel felaketler gibi- yüksek riskli kazalar nükleer enerji üretimindeki her türlü kontrolsüzlük şu gerçeği açıkça kanıtlamıştır: nükleer enerji üretimindeki kontrolsüzlük her türlü tahminin ötesindedir. Öte yandan nükleer santrallar tsunami, deprem, sabotaj veya uçak çarpmaları gibi dış etkenlerden bağımsız olarak kendi içinde de kusur ve hatalara açıktır.
Felaket ve kazalar dışında nükleer güç ve enerji üretimi aşamasında, uranyum ve diğer radyoaktif cevherlerin kullanılması sürecinde işçiler ister istemez tehlikeli dozlarda radyasyona mazur kalabilmektedir. Aşınma, yıpranma ve oksitlenme kaçınılmaz olarak ortaya çıkar; insan tarafından işletilen her teknolojide olduğu gibi, nükleer teknolojide de işletme ve yapım aşamalarında insan hatası yıkıcı sonuçlara yol açabilmektedir.
Nükleer yanlısı hükümetler, tekeller ve bunların yandaşı medya, aralarındaki işbirliğiyle sağlık ve yaşamı tehdit eden bu tehlikeleri sözümona “uluslararası güvenlik standartları” veya “güvenli radyasyon seviyeleri” retorikleriyle saklamaya çalışırlar. Bunu yaparken de bilimsel yaftalı kuruluşları, örneğin Uluslararası Radyolojik Koruma Komisyonu'nu (International Commission on Radiological Protection -ICRP) kullanırlar. Ancak ICRP’nin kendisinin bile daha 1960’larda “güvenli radyasyon seviyesi” diye bir şey olmadığını ikrar etmiş olmasına karşın bu efsane sürer gider. Oysa nükleer gücün -hem kaçınılmaz, hem de önlenemez- sonuçları vardır: Nükleer tehlike izah edilemez ve geniş yığınların yaşamları ve sağlıkları açısından bir tehdittir.
Nükleer santrallerin zehirli atıkları 1 milyon yıl boyunca ölümcül radyasyon yayarlar devam ediyor. Nükleerin 60 yıllık mazisine karşın bugün bile dünyamızın hiçbir yerinde radyoaktif atığın tehlikesiz biçimde depolanmasının kabul edilebilir bir olasılığı yoktur. Uranyum çıkarılması, nükleer santralların ve nükleer araştırma tesislerinin yapım süreçleri zaten önemli çevre zararlarına ve kabul edilmez ölçüde enerji kayıplarına neden olur.
Birçok ülkede nükleer santraller zenginleştirilmiş uranyuma bağımlı olan nükleer silah yapımı için köprü görevi görürler. Japonya’nın büyük kentlerinden Hiroşima ve Nagazaki’nin 1945'te bombalanması dünya halklarının hafızalarına ve bilinçlerine nükleer silahların kesinlikle ölçüleyemeyen sonuçlarının dünya halklarının hafızalarına ve bilinçlerine kazınmasını sağlamıştır.
Bu tür enerji üretiminin daha ucuz olduğu iddiası koca bir yalandır. Bir nükleer santralin yapım maliyeti 4-7 milyar ABD Doları civarındadır. Başka hiçbir enerji üretimi finansal olarak bu kadar büyük bir devlet sübvansiyonuna gerek duymamaktadır. İşçi sınıfı kapitalizmin bütün yükünü taşırken, enerji şirketlerine maksimum kar getiren işte bu büyük miktardaki devlet sübvansiyonudur.
Bir başka katışıksız demagoji de, nükleer güç santrallerinin yapımı ve işletilmesinin hammadde yoksunu bağımlı ülkeler açısından ulusal bağımsızlıklarının garantisi olacağı iddiasıdır. Nükleer güç üretimi ve santral yapım teknolojisi, teknolojinin diğer alanlarına oranla sayıları hayli daha az olan Siemens, Toshiba, Westinghouse, General Electric, Rosatom ve Areva gibi uluslararası enerji tekellerinin hakimiyeti altındadır. Onlar, ne paylaşılabilir ne de aktarılabilir özel fikri mülkiyet olarak kendi teknolojik know-how bilgilerini ne paylaşır ne de aktarırlar; kıskançlıkla ellerinde tutmaya devam ederler.
Nükleer enerji üretiminin eşi görülmemiş biçimde tehlikeli ve gayri-insani olmasına karşın, uluslararası mali sermaye, Fukuşima'dan sonra Mayıs 2011'deki G-8 Zirvesi'nde kar açgözlülüğü dürtüsü ile prokavokatif bir açıklamayla dünya çapında toplamı 3 trilyon ABD Doları tutan 500’den fazla nükleer santral yapımının planlanladığının altını çizmiştir.
Kitle protestolarının küresel dalgasıyla yüz yüze kalan kimi hükümetler bu planlarından ya vazgeçmek zorunda kaldı ya da ağırdan almaya başladı. Almanya’da 8 nükleer santral derhal kapatıldı ve hükümet 2022 yılına kadar 9 nükleer santralin daha kapatılmasını kararlaştırdı. İtalya’da nükleer santral yapma teklifi referandumda reddedildi. Venezuela’da, Şili’de ve İsviçre’de yeni nükleer santrallerin yapımı ya iptal edildi ya da ertelendi. Bu arada Japonya’da halkın yüzde 82’si nükleer güçten daha fazla yararlanılmasına karşı çıktı.
ILPS ve ICOR’a üye örgütleri de dünya çapındaki bu etkin karşı koyuşta zaten yerlerini almışlardır. Ortak kampanyanın temelini dünyadaki tüm nükleer santrallarin kapatılmasını, nükleer silahların yasaklanmasını, mevcut olanların imhasını mücadelenin uluslararası devrimci proletaryasının emperyalizme karşı mücadelesinde merkezi görevi haline getirmek oluşturmaktadır.
Kampanya, geniş kitleler içinde sistematik bir aydınlatma ve bilgilendirme çalışması yürütmeyi, aktif direnişin müttefiklerini genişletmeyi hedefler. Bu, önemli bilim insanlarının ve teknolojistlerin, kültürel açıdan zengin etkinliklere, ortak mücadele günlerine, blokajlara ve grevlere katılımı içerir. Emperyalizm ve tekelci devlet kapitalizmi teşhir edilmeli ve nükleer santrallerin dünya çapında yayılmasının arkasındaki gerçek suçlu -beyni ve kullanıcısı- olarak hedefe çakılmalıdır.
İnsanlığın tahribine yol açabilecek dünya çapındaki çevre felaketine karşı evrenimizin her yerinde daha çok sayıda insan mücadeleye katılmaktadır. Doğal çevreyi koruma mücadelesi, ulusal ve toplumsal özgürlükler için ve sosyalist topluma ulaşma yolunda verilen mücadelenin ve insan yaşamının doğa ile uyumlu ve üretim ve insan yaşamının yeniden üretiminde uygarlığın en yüksek standartların için verilen mücadelenin bir parçasıdır.
Kampanyada aşagıdaki temel sloganlar kullanılacaktır:
-
Dünyadaki tüm nükleer santralların ve tesislerin kapatılması için aktif direniş!
-
Nükleer şirket sahipleri santrallerin kapatma ve temizleme işlemlerinin masraflarını üstlensin!
-
Nükleer santrallerden sızan radyasyondan ve zehirli atıklardan hastalanan bütün kurbanlara, gideri devlet, santral sahipleri ve işleticiler tarafından karşılanmak üzere tazminat ve tıbbi destek!
-
Çevreyi tekellerin kar hırsından kurtarın!
-
Çevre dostu güç ve enerji kaynaklarının araştırma, tanıtım ve propagandasını genişletilsin!
-
Dünyadaki tüm nükleer santrallar kapatılsın ve sosyal maliyetler işleticiler tarafından karşılansın!
-
Çevre dostu enerjiler derhal yaygınlaşsın!
-
Tüm nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar yasaklansın ve imha edilsin!
-
Doğal çevrenin korunması için uluslararası aktif direniş cephesi için ileri!
-
İnsanlığın ve doğanın birliğinin sağlanacağı bir toplum için emperyalizme karşı mücadele!
Document Actions